Süresiz Nafaka Tartışması – İzmir Avukat Nur Tavlı
Günümüz aile hukuku pratiklerinin en çok tartışılan, kamuoyunda yankı uyandıran ve toplumsal vicdanı en derinden sarsan konularından biri de şüphesiz ki süresiz nafaka uygulamasıdır. Boşanma sonrası hayatını yeniden inşa etmeye çalışan bireylerin, ömür boyu sürecek bir mali yükümlülük altında kalmaları; hukuk normları, eşitlik ilkesi ve adalet anlayışı ile ne derece bağdaştırılabilir? İşte bu soru, uzun süredir doktrinde ve yargı pratiğinde hararetli biçimde tartışılmaktadır.
Süresiz nafaka, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi çerçevesinde yoksulluğa düşme riski taşıyan eş lehine hükmedilen ve süresi belirlenmemiş bir mali destektir. Ancak bu destek niteliği zamanla bir tür ekonomik bağımlılık ilişkisine dönüşebilmekte, nafaka yükümlüsünü hayat boyu süren bir sorumluluğa mahkûm etmektedir. Hukuki literatürde bu durum, “sosyal yardımı bireyin sırtına yüklemek” şeklinde eleştirilmiştir.
Süresiz Nafakanın Hukuki Dayanağı
Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi, boşanmayla birlikte yoksulluğa düşecek eş lehine, daha az kusurlu olması şartıyla, diğer eşten süresiz nafaka talep etme hakkı tanımaktadır. Başlangıçta koruyucu bir düzenleme olarak tasarlanmış olan bu hüküm, yıllar içinde evrilerek, çoğu zaman nafaka yükümlüsünün ekonomik ve psikolojik yönden ağır bir yük altında ezilmesine neden olmuştur.
Oysa 1926 tarihli eski Medeni Kanun’un 144. maddesi, nafakayı bir yılla sınırlamıştı. Ancak 1988 yılında yapılan değişiklikle bu süre sınırı kaldırılmış ve süresiz nafaka anlayışı hukuk sistemimize yerleşmiştir. Bu değişikliğin yapıldığı dönemde kadının ekonomik hayattaki yeri oldukça kısıtlıydı; ancak günümüz sosyal ve ekonomik koşulları bu düzenlemeyi yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kılmaktadır.
Mağduriyetin Anatomisi: Süresiz Nafakanın Toplumsal Etkileri
Süresiz nafakanın en çok eleştirilen yönlerinden biri, bireyler arasında ekonomik bağımsızlığı zedeleyen bir ilişki doğurmasıdır. Özellikle kısa süren evliliklerin ardından ömür boyu nafaka ödemek zorunda kalan eşlerin yaşadığı mağduriyet, kamuoyunun da dikkatini çeken bir mesele haline gelmiştir.
Birçok durumda nafaka alan eski eşin yıllarca çalışma hayatına girmediği, kendi geçimini sağlamak için çaba göstermediği görülmektedir. Bu da nafaka sisteminin temel amacı olan “geçici destek” ilkesinin ihlal edildiği anlamına gelir. İzmir avukat Nur Tavlı, bu konuda yaptığı değerlendirmelerde, süresiz nafakanın bireylerin üretkenlik motivasyonunu düşürdüğünü ve devletin sosyal yardım görevini bireyler üzerinden yürüttüğünü vurgulamaktadır.
Mevzuatta Reform İhtiyacı: Süreli Nafaka Alternatifi
2025 yılı itibarıyla süresiz nafaka düzenlemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde yer almaya devam etmektedir. Gündeme getirilen tekliflerde 1, 5 ya da 10 yıl gibi sabit süreli nafaka modelleri tartışılmakta, bazı hukukçular ise bu sürenin hâkim takdirine bırakılması gerektiğini savunmaktadır. Avrupa ülkelerindeki uygulamalarda ise nafakanın geçici bir destek olduğu, tarafların kısa sürede ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarının hedeflendiği görülmektedir.
Yargı Kararlarında Süresiz Nafaka
Yargıtay kararları incelendiğinde, nafakanın kaldırılması veya azaltılması için tarafların mali durumundaki ciddi değişikliklerin göz önüne alındığı, ancak bu değerlendirmenin çoğu zaman nafaka yükümlüsünün lehine yorumlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu da uygulamada belirsizliğe ve eşitlik ilkesinin zedelenmesine neden olmaktadır.
Eşitlik İlkesi ve Hakların Dengesi
Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan “eşitlik ilkesi”, süresiz nafaka sisteminin en çok eleştirildiği noktalardan biridir. Çoğu zaman nafaka ödeyen tarafın erkek olması, bu düzenlemenin cinsiyet temelli bir eşitsizliğe sebep olduğu yönünde eleştirileri beraberinde getirmiştir. Süresiz nafaka, bir yandan kadın haklarını korumayı amaçlarken, diğer yandan erkeklerin mülkiyet hakları ve yaşam planlarına uzun vadeli bir müdahale anlamına gelebilmektedir.
Hukuki ve Sosyal Çözüm Önerileri
Bu meseleye çözüm arayan hukukçular, birkaç temel öneri üzerinde birleşmektedir:
- Süresiz nafakanın süreli hale getirilmesi,
- Nafaka süresinin evlilik süresiyle orantılı belirlenmesi,
- Devlet destekli geçiş süreci yardımlarının geliştirilmesi,
- Tarafların ekonomik durumlarının düzenli aralıklarla yeniden değerlendirilmesi.
Ayrıca arabuluculuk gibi alternatif çözüm yollarının teşvik edilmesiyle hem dava yükü azaltılabilir hem de tarafların daha adil bir sonuca ulaşması sağlanabilir.
Sonuç
Süresiz nafaka, adalet ve eşitlik ilkeleri açısından ciddi bir tartışma konusudur. Boşanma sonrası hayatına yeniden yön vermek isteyen bireyler için ekonomik özgürlüğün temin edilmesi kadar, bu özgürlüğün sınırlandırılmaması da hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Hukuki sistemin, bireylerin yaşam dinamiklerine ve çağın gerçeklerine uygun hale getirilmesi; süresiz nafaka gibi sorunların çözümünde kilit rol oynayacaktır.
Hukuki süreçlerde doğru yönlendirme ve etkin savunma için bu alanda uzmanlaşmış bir hukukçudan destek alınması büyük önem arz eder. İzmir avukat Nur Tavlı, süresiz nafaka gibi karmaşık aile hukuku meselelerinde danışanlarına etkin çözümler sunmakta ve hukuki süreci titizlikle yürütmektedir.